23 Haziran 2009 Salı

NY Gezisi 1. Bölüm (Turkish)

NY Gezisi 1. Bölüm (Turkish) 10:30 am, 27/12/2008

En son yazmaya başladığımda mutlu bir şekilde Türkiye’den dönüyordum.. Sınavlar, sunular, sabah 5’lere kadar kitaplar, haftalık grup toplantıları darken hayatımın en yoğun bir buçuk ayını geride bırakıp, yıllardır görmek istediğim New York’a gidiyorum.
Avrupa’nın pek çok yerinde polis, zorunda kaldığı zaman binbir özürle ayakkabılarınızı çıkarmanızı “rica” ederken; Amerikalı meslektaşları (en azından Miami’dekiler) son derece kabalar. Yaklaşık 20 metrelik bir mesafeyi, herkese ayakkabısız yürütürken, verdikleri sert komutlarla da askeri kamp ortamı yaratıyorlar.

New York’a doğru alçalırken yer yer beyazlıklar görmek beni mutlu ediyor. Bir İzmirli olarak kar görmek için şanslı olmanız lazım. Avrupa stili görünümlü, büyük bahçeli evler şehir merkezine yaklaştıkça yerini basit, gösterişsiz 1-2 katlı evlere bırakıyor. Evlerin hemen hemen tümünde Noel süsleri ve Amerikan bayraklarını görmek mümkün.
Newarktaki Crowne Plaza otelimize biraz erken gelince çek in yapamayacağımızı öğrenip, Manhattan’a gitmeye karar veriyoruz. Otelimiz şehrin içinde olmasına rağmen, bir Amerikan klasiği olarak, etrafta yürüyebileceğimiz hiçbir kaldırım yok. Taxi diye çağrılan özel bir SUV ile Elizabeth Tren İstasyonu’na gidiyoruz. Sanırım hayatım boyunca içinde bulunduğum en kötü yer burası. Etrafta çok sayıda homeless ve şüpheli görünüşlü insan var. Ayrıca tren istasyonu kış olmasına rağmen ağır bir kokuyla kaplı. Yüz metre uzunluğundaki trenin istasyona giriş hızı da görülmeye değer. Ani bir frenle durduktan sonra içinin Türkiye’de görmeye alışık olduğum extra kalabalık otobüslerden farklı olmadığını söyleyebilirim.
Ve... Manhattandayım!!!
Medison Square’deki New York Pen Stationdan dışarı çıkınca efsanevi bir görüntüyle karşı karşıyayım. Miami’nin aksine yüzlerce insan, onlarca kat uzunluğundaki gökdelenlerin çevrelediği karanlık ve dar sokakları sonuna kadar dolduruyor. Broadway boyunca uzanan renkli reklam panoları, ”NBA maç biletleri bulunur” diye sessizce yaklaşan karaborsacılar, turistlerle fotoğraf çektirip bahşiş almaya çalışan mikiler ve trafiği düzene sokmaya çalışan pek çok polis ilk göze çarpanlardan.
Central Parkta ki donmuş göller ve temizlenmediği için etrafı örten kar yığınları çok güzel bi görüntü oluşturuyor. Çok yorucu geçen bir günün ardından Zeytin adlı Türk restorantında yediğimiz güzel bir yemekle günü sonlandırıyoruz. Önümüzde 2 gün sürecek olan uzun bir Washington gezisi var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

50. Ülke Anısına

İlk yurtdışı seyahatimi ailemle birlikte 5 yaşındayken Almanya’ya yapmıştım. 2019 Ekim sonu itibarı ile 28 senede toplam 50 ülkeye ulaştım....